KKTC’de Mülkiyet Verileri Üzerinden Siber ve Hukuki Kuşatma: Veri Güvenliği Alarm Veriyor
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) bulunan, Kıbrıslı Rumlara ait olduğu iddia edilen taşınmazların izinsiz alım-satımı gerekçesiyle açılan davalar ve çıkarılan uluslararası yakalama kararları, mülkiyet başlığını yalnızca hukuki değil, siber güvenlik ve ulusal egemenlik meselesi haline getirdi.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından son bir buçuk yılda yürütülen yargı süreçlerinde, KKTC sınırları içinde gerçekleşen tapu işlemlerine dair detaylı bilgilerin nasıl elde edildiği kamuoyunda ciddi soru işaretlerine neden oluyor. Tapu kayıtları, şirket ortaklık bilgileri, nüfus kayıtları ve vatandaşlık verileri gibi yalnızca devlet sistemleri içinde erişilebilecek hassas bilgiler, Rum makamlarının davalarında delil olarak kullanılmaya başlandı.
Akademik Uyarı: “Siber Güvenlik Açığı mı, İçerden Sızma mı?”
Bilişim ve Siber Güvenlik Uzmanı Prof. Dr. Arif Sarı, bu gelişmeleri değerlendirerek hazırladığı analizde, mülkiyet meselesinin “sessiz kuşatma”ya dönüştüğünü belirtiyor. Sarı, “Bu sadece bireysel davalar değil, aynı zamanda KKTC’nin ekonomik istikrarı ve egemenliğini hedef alan sistematik bir tehdit” ifadelerini kullandı.
Sarı’ya göre asıl sorun, verilerin sızdırılıp sızdırılmadığından ziyade, Rum makamlarının bu bilgilere ulaştığına dair oluşan algının, KKTC ekonomisini ve özellikle emlak ve yatırım piyasasını felç edebilecek güçte olması.
Yargı Kapsamı Genişliyor: Yabancı Yatırımcıdan KKTC Vatandaşına Takibat Zinciri
30 Aralık 2023’te İtalya’da gözaltına alınan KKTC vatandaşı Av. Akan Kürşat olayı, bu sürecin sembol davası oldu. Kürşat serbest bırakıldı ancak süreç, GKRY’nin başlattığı daha geniş çaplı yargı dalgasının başlangıcı sayıldı.
Son aşamada:
- 4 eşdeğer mal sahibi,
- 4 Türk vatandaşı müteahhit,
- 5 doğrudan alıcı olmak üzere, 13 kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı.
“Tapu Bilgilerine Nasıl Ulaşılıyor?”
Kamuoyunun temel soruları net:
- KKTC’deki bir tapu devrinin kime, ne zaman ve kimden yapıldığı bilgisi Rum makamlarına nasıl ulaşabiliyor?
- Eğer alıcı bir şirketse, ortaklık yapısı ve hissedar bilgileri hangi kaynaktan ediniliyor?
- Kişisel nüfus bilgileri, vatandaşlık kayıtları gibi gizliliği anayasa ile korunan veriler nasıl analiz edilebilir hale geliyor?
Veri Güvenliği ve Egemenlik Arasındaki İnce Çizgi
Prof. Dr. Sarı’nın uyarıları dikkat çekici: “Bu verilerin nasıl dışarı sızdığı değil, sızdığına dair oluşan inanç bile ekonomik sistem için yıkıcıdır. Yatırımcı, yabancı sermaye ve müteahhit gözünde KKTC’deki veri güvenliğine dair zafiyet algısı, ekonomik güveni sarsıyor.”
Sarı, bu tehdide karşı sadece teknik önlemlerin yeterli olmayacağını, kurumsal, hukuki ve diplomatik düzeyde de aktif bir politika geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Ne Yapılmalı?
Uzmanlar, şu adımların kritik olduğunu belirtiyor:
- Hassas verilerin yer aldığı kamu sistemlerinde veri erişim ve loglama (iz kaydı) altyapısının güçlendirilmesi,
- Yetkisiz erişim risklerinin denetlenmesi,
- KKTC genelinde veri egemenliği konusunda ulusal bir stratejik eylem planı hazırlanması,
- Diplomatik kanallar üzerinden Interpol mekanizmalarının kötüye kullanılmasına karşı adımlar atılması.
Sonuç: Mülkiyet Krizi, Ulusal Güvenlik Sorunu Haline Geldi
KKTC’de yaşanan bu süreç, artık yalnızca mülkiyet temelli bir anlaşmazlık değil. Siber güvenlik, yatırım ortamı ve devlet egemenliği gibi çok katmanlı bir tehdide dönüşmüş durumda. Verilerin nasıl sızdığı kadar, neden kullanılabildiği ve buna karşı ne yapılmadığı da tartışma konusu.
Bu karmaşık süreçte, devletin ilgili tüm kurumlarının koordinasyon içinde hareket etmesi ve vatandaşların haklarını hem içeride hem uluslararası alanda savunacak güçlü bir altyapı kurması kaçınılmaz hale gelmiştir.
24.05.2025 21:19:53