“Dört buçuk yıl içerisinde hiçbir şey kazanmadık; mülkiyet sorunu elimizde patladı”
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, “Karar vereceğimiz şey, çocuklarımızın bu ülkede yaşayıp yaşamayacaklarıdır. Onlara “gidip de dönmek istemeyecekleri” değil, “mutlaka dönmek isteyecekleri” bir ülke bırakmak boynumuzun borcudur. Hedefimiz budur, başaracağımız da budur” diye konuştu. Hakikat Web TV’de Güven Arıklı’nın sorularını yanıtlayan CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Ersin Tatar’ın dört buçuk yıllık görev süresine işaret etti ve “Dört buçuk yıl içerisinde hiçbir şey kazanmadık; mülkiyet sorunu elimizde patladı” dedi.
“Hukuk, siyasetin bir enstrümanı olarak kullanılıyor”
Güneyde açılan davalarla ilgili sözlerine başlayan Erhürman, “Bunlar sıradan, bildiğimiz ceza davaları değil. Ortada belli ki bir çalışma var; Hukuk davaları organize edilerek mahkemelere taşınıyor. Hukuk, siyasetin bir enstrümanı olarak kullanılıyor. Bu, ilk kez karşılaştığımız bir durum değil. 2010’dan önce bu davaların benzerlerini görmüştük” dedi. 2004 referandumundan sonra mülkiyetle ilgili düzenlemeler yapıldığı için piyasanın kendini güvende hissettiğini anımsatan Erhürman, “2004’ten sonra bir inşaat patlaması yaşandı. Bu patlamanın ardından da davalar Güney’den gelmeye başladı. O dönemde bunlar durdurulabildi mi? Hayır. 2009’da başka sebeplerle elimizde patladı” diye konuştu. 2005’te TMK’nın (Taşınmaz Mal Komisyonu) kuruluşuna işaret eden Erhürman, TMK’nın, Demopulos kararıyla “etkili iç hukuk yolu” olarak kabul edildiğinin altını çizdi. “Böylece yeniden öngörülebilir bir yapı oluşmuş oldu. 2010 ile 2023 arasında böyle davalar gelmedi. Ancak 2023’ten bu yana davalar yağmaya başladı. Bunun sebebi, “Yürüyün de korkmayın” yaklaşımıdır. Herhangi bir düzenleme veya planlama yapmadan, kontrolsüz bir şekilde ne isterseniz yapın algısı oluştu” diyen Erhürman, mülkiyet sorununu bütüncül bir şekilde çözmeye yönelik bir çaba gösterilmediğini kaydetti.
“İki devletli çözüm demek, eşittir çözümsüzlük çözümdür”
Tufan Erhürman, “Kıbrıs sorunu çözülmeden bu memleketteki tüm mülkiyet sorununu çözerim” demek gerçekçi değildir. Bu çok geniş ve ciddi maliyet gerektiren bir iştir. Peki mülkiyet sorununu neyle çözersiniz? Kıbrıs sorununun çözümüyle. Zaten Kıbrıs sorununun altı temel başlığından biri de mülkiyettir” dedi. Bugün Kıbrıs sorununun çözümüne dair bir irade olmadığına vurgu yapan Erhürman, “İki devletli çözümün” bugünkü durumun devamı anlamına geldiğine dikkat çekti. “Türkçede “iki devletli çözüm” demek, eşittir “çözümsüzlük çözümdür” demektir. Bir yandan “mülkiyet sorunu çözülmeyecek” diyorsunuz, diğer yandan “yürüyün de korkmayın” diyorsunuz” diye konuşan Erhürman, Hristodulidis’in ise bunun karşısında “çözüm isteyen taraf” elbisesini giydiğini kaydetti ve tüm dünyaya “Benim ne yapmamı bekliyorsunuz?” diye sorduğunu vurguladı. Tufan Erhürman, “Ağzımızda yıllardır şu cümle vardı: “2004’te çözüm istedik.” 2010’da da “çözüm istediğimizi gösterdik” diyorduk. Akıncı–Anastasiadis döneminde çözüm için çaba sarf ettik. “Sen çözümden kaçıyorsun, ben de burada hiçbir ekonomik faaliyette bulunmadan oturup bekleyecek miyim?” diye anlatıyorduk. Ersin Bey ise bu lafı aldı ve Hristodulidis’in ağzına koydu: “Hem gelmiyorlar hem de malları satıyorlar.” Dünyaya anlattığımız şeyi tam tersine çevirdiler. Ersin Bey’in “Yürüyün de korkmayın” diye başladığı macerası, Simon Aykut’un tutuklanmasıyla “Ben ona söylemiştim, güneye geçmesin, tutuklanacak” noktasına geldi. Bu da işlerin nasıl plansız yapıldığının göstergesidir” dedi.
“Tarihi bilmiyorsunuz, bilmeden işler yapıyorsunuz”
Şu anda pek çok insanın tehditle karşı karşıya olduğunu belirten Erhürman, Güney’de yürürlükte olan ceza yasasına göre, eski Rum mallarında izinsiz yapılan her faaliyetin suç kapsamına girdiğini ifade etti. “Bu, eşdeğerciden tahsisçiye, mimardan müteahhide kadar herkesi kapsıyor” diyen Erhürman, neden 2023’e kadar bu yasaların gündeme gelmediğini sordu. Tufan Erhürman, “Çünkü zemin müsait değildi. Hâlâ Kıbrıslı Türkler “çözüm iradesi” diyordu. Henüz yeni bir inşaat patlaması da yaşanmamıştı” diye konuştu. “Üç yılı geçti; yabancılara mülk satışını hukuki zemine oturtmazsak hem içeride hem dışarıda başımız ağrır dedik. Ancak mülkiyet konusunda bir masa oluşturulup ne yapılabileceği çalışılmadı. Talat döneminde mülkiyet için ayrı bir masa kurduk. Kayıplar konusunda sürekli Rum tarafından dava gelirken biz de karşı hamleler yaptık. Sadece müzakere olsun diye oturmadık; diğer meseleleri de gündeme getirdik” diyen Erhürman, müzakere masasına oturulduğunda, karşınıza nelerin çıkacağını bilmenin gerektiğini söyledi. “Tarihi bilmiyorsunuz, bilmeden işler yapıyorsunuz. Bu zihniyet 1974’ten beri aynı şeyi söylüyor, başka bir cümle kuramıyor” diyen Erhürman, yapılanların memlekette nelere mal olduğunu sorguladı.
“Çocuklarımız bu ülkede yaşayacak mı yaşamayacak mı? Buna karar vereceğiz…”
Erhürman, “Bir dönem cumhurbaşkanlığı yaptıysanız ve yeniden adaysanız, topluma ne kazandırdığınızı anlatmalısınız. Sayın Denktaş döneminde de kapılar açıldı. Sayın Akıncı döneminde de açıldı. Talat döneminde de açıldı. Şu an geçiş noktalarında gıdım ilerleme yok. Aynı dört buçuk yıl içerisinde ekonomi güneyden kuzeye akarken şimdi tam tersi yönde akıyor” dedi. “Dört buçuk yıl içerisinde hiçbir şey kazanmadık; mülkiyet sorunu elimizde patladı” diye konuşan Erhürman, artık “nutuklar” döneminin geride kaldığının altını çizdi. Tufan Erhürman, “Her bir insanımız eşdeğercidir, tahsiscidir; farklı düzeylerde endişe yaşıyor. Bu duruma kimin getirdiği bellidir. Her ortamda bangır bangır söyledik. Getirildikleri nokta bu” diye konuştu. İnşaat sektörünün bir ülkede asla öncü sektör olmaması gerektiğine işaret eden Erhürman, “Bizim öncü sektörümüz turizmdir. Ama turizmde elimizde sadece casino turizmi kaldı. Yükseköğretimde yaşananlar ortada” dedi. Tufan Erhürman, “Karar vereceğimiz şey, çocuklarımızın bu ülkede yaşayıp yaşamayacaklarıdır. Onlara “gidip de dönmek istemeyecekleri” değil, “mutlaka dönmek isteyecekleri” bir ülke bırakmak boynumuzun borcudur. Hedefimiz budur, başaracağımız da budur” diye ekledi.