Son günlerde muhalefetin dil birliği içinde sıkça kullandığı bir kavramı dikkatle takip ediyoruz: “İki eşit egemen devlet.” Ancak bu söylem, manipülatif bir dille federal yapının içinde eritilerek sunulmaktadır. Oysa altını çizmek gerekir ki; iki eşit egemen devlet tezi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin asli varlığına, anayasasına ve milletimizin iradesine dayanan, Cumhurbaşkanımız Sayın Ersin Tatar ve bizlerin halkımıza sunduğu çözüm önerisidir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, kendi anayasası, meclisi ve kurumlarıyla bağımsız bir devlettir. Federal çözüm hayaliyle geçen 50 yıl boyunca, her defasında masadan kalkan taraf Rum yönetimi olmuş, Kıbrıs Türk halkı ise iyi niyetle çözüm aramıştır. 2004’te Annan Planı’na “evet” diyen bizler olmamıza rağmen, Rumların “hayır” cevabına rağmen Avrupa Birliği’ne tek taraflı kabul edilmeleri, verilen sözlerin tutulmadığının en açık göstergesidir.
Bugün uluslararası hukuk ve siyasal gerçeklik, Kıbrıs Türk halkının kendi egemenliğini, bağımsızlığını ve devletini koruma hakkını teyit etmektedir. Dünya üzerinde sayısız örnek, halkların kendi devletlerini kurarak tanındığını göstermektedir. Aynı gerçeklik, Kıbrıs Türk halkı için de geçerlidir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Ersin Tatar’ın kararlılıkla savunduğu “iki egemen eşit devlet” tezi, Türkiye Cumhuriyeti’nin sarsılmaz desteğiyle uluslararası platformlarda giderek daha fazla karşılık bulmaktadır. Birleşmiş Milletler dahi bu tezi gayriresmi zeminde gündeme almıştır.
Kıbrıs Türk halkına düşen görev; devletine, bağımsızlığına ve toprağına sahip çıkmak, manipülatif söylemlere karşı uyanık olmak ve milli tezimizin arkasında kararlılıkla durmaktır. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bu iradenin somut göstergesi olacaktır.
Bu dava , Kıbrıs Türk halkının onurunun, iradesinin ve geleceğinin davasıdır.
